19 Kasım 2012 Pazartesi

Yağmur Damlası

Göğe yükseleli ne kadar olmuştu hatırlamıyordu. Hatırladığı şey henüz bir su damlasıyken bulunduğu ortamdı. Çok güzel olmadığını hatırlıyordu çevresinin, beton yığınlarının arasındaydı. Oysa bu sefer toprağa karışmayı çok istemişti. Toprağa karışıp bir daha asla göğe yükselmek için dua etmişti yeryüzüne düşerken. Artık dayanamıyordu bu döngüye. Bir ara kendini kandırmaya başlamıştı, toprağa düşmeyi dünyaya faydalı olmak için istiyorum diyordu kendi kendine, ama sonra itiraf etti, dünya umurunda değildi. Artık yokolmayı istiyordu. Umudunu kaybetmişti çünkü öğrenmişti her kar tanesinin birbirinden farklı olduğunu. Her kar tanesi birbirinden farklıysa, soğuk bir kasım günü karla karışık yağmur yağarken henüz yeryüzüne ulaşmadan önce karşılaştığı kar tanesini tekrar göremeyecekti. Onu tekrar göremeyecek olduktan sonra dünyaya hayat vermeye devam etmenin ne anlamı vardı. 
İnsanların her bir kar tanesine bir meleğin eşlik ettiğini inandıklarını duymuştu, ama inandırıcı gelmemişti. Ona bir melek eşlik ediyor olamazdı, o bir meleğe eşlik ediyor olabilirdi belki. Binlerce kar tanesi görmüştü hatta bir defasında kendi de bir kar tanesi olmuştu ama onun gibisini görmemişti. Yeryüzüne beraber indiğinde sanki ona gülümsemişti. Sonra onun eridiğini gördü, biliyordu bu son normaldi ama yinede içi parçalanmıştı eriyip su olduğunu izlerken. 
Sonunda tekrar yağmur damlası haline geleceği zaman gelmişti. Tüm benliğiyle dua etmeye başladı toprağa düşmek için. Buluttan yağmura döndü ve yeryüzüne doğru yol almaya başladı. Hayatına dair hatırladığı herşeyi düşünürdü böyle zamanlarda ama onu gördüğünden beri hayatına dair hatırlayabildiği tek şey o oldu. yeryüzüne yaklaştı usulca. Sanırım bu sefer olacaktı çünkü geniş topraklar görüyordu aşağıya baktığında. Bir mezarın üzerine düştü, yeni kapatılmış olsa gerek çünkü hala yumuşaktı toprak. Gülümsedi toprağa karışırken ve şükretti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder