18 Kasım 2011 Cuma

Veda

Sadece not dusmek istedim. Bir tarafim uzunca bir sure kanayacak. Bir tarafim hayata eskisi gibi yani bircoklarindan daha iyi devam ederken zaman zaman ama nadiren insanlara gosterdigim diger yuzum yuregimin ve aklimin diger yarisi agliyor olacak. Monaliza gibi. Tarihte soykirim gormus yerler, buyuk vahsetlere taniklik etmis cografyalarin acilari var yuregimde. Yangin yeri gibi. Milyonlarin anilari ve acilariyla dolu gibi. Sucsuz ve fakat kendini affetmeyen gaz odalari gibi. ELVEDA...

Sehpa

Camdaki buğuyu eliyle sildi. Yavaş yavaş ve her anın keyfini çıkararak. Yüzünde bir gülümseme belirdi, çokça alaycı ve bir miktar da hüzünlü. Bu had safhada keyif aldığı buğu silme töreninden sonra camda çok kötü bir leke kalacaktı ve rahmetli annesini en çok kızdıran şeylerin başında gelirdi bu durum. Tertemiz bir camın orta yerinde sağ yukarıdan sol aşağıya doğru 10-15 santimlik bir leke. Sanki bu leke bütün evi kirletmiş gibi tepki verirdi annesi. Sanırım alaycı ve acı gülümsemenin nedeni canlanan bu hatıralardı ve tabi bu bıraktığı lekenin artık eskisinden daha fazla o camda kalacağını bilmek. Sütünden bir yudum aldı yağan karı izlemeye koyuldu tekrar. Bir yandan kar yağışını izliyor diğer yandan sıcak sütten çıkan buharı takip ediyordu. Buharın dalga dalga yayılışı, önce yoğun görünmesi ve hemen ardından yükseldikçe dağılması, çocukluğundan beri sevdiği resimlerdi bunlar. Tam evinin önünde bulunan sokak lambasının ışığı yağan karı çok net bir şekilde tane tane görmesini sağlıyordu. Bazen sadece bunu sağladığı için bu evde oturduğunu düşünüyordu. Saat çok geç olmamasına rağmen , ki henüz ondu saat, sokaklarda kimsecikler yoktu. Kediler bile sığınmışlardı sabahlayabilecekleri bir yerlere. Tek tük arabalar geçiyor ve farlarıyla kirletiyorlardı geceyi. Kışın en sevdiği yanı buydu. Gönüllü hapislik yaratıyordu insanlarda ve herkes bu hapislikten mutluydu ve hatta hapishaneleri olmayanlara acırlar kendi hapishaneleri için şükrederlerdi. Sanırım yaşamak derdi insanları bu hale getirmişti. Hayatta kalmak, yaşamayı devam ettirmek adına. Kendi hayatını düşündü. Sadece yaşadığı şu anı yaşamak için bile bu kadar yaşamaya değerdi. Şükretti ve tekrar karlara daldı. Sütünden bir kaç yudum daha aldı üstüste. Hızlı içmiş olacak ki boğazı yandı hafifçe. Tam pencereye bakan ve pencereye çok yakın bir koltuğu ve koltuğun hemen yanında bir sehpası vardı. Yıllardır okumadığı halde sehpanın üzerinde “ölü evinden anılar” kitabı duruyordu. Bu kitabı en son ne zaman okuduğunu düşündü. Sanırım 4-5 yıl kadar önceydi. “ölü evinden anılar”ın üstünde bu aralar karıştırdığı bir kaç kitap dağınık bir şekilde duruyordu. Aldığı notlar ve karaladığı şeylerin bulunduğu saçma sapan kağıtlarda bu küçücük sehpanın üzerinde rasgele durmaktaydı. Bu kadar eşyayı bu kadarcık bir sehpaya nasıl sığdırdığını ve bunun bu sehpaya hakettiğinden fazla bir yük yüklemek olduğunu düşünce bir an. Ne de olsa ikinci el ev eşyaları satan bir salaş bir dükkandan bir paket sigara fiyatına almıştı. Verdiğinden fazlasını beklediğini düşünüp gülümsedi yeniden. Bir insan bir sehpadan ne bekler ki.