30 Ekim 2013 Çarşamba

Beklemek Üzerine

- Beklemekten ömrüm çürüdü.
+ Neyi?
- Bilmiyorum, bilsem beklemez gider alırdım.
+ Nasıl yani?
- Bu soruya nasıl cevap vereceğime emin değilim. Bekliyorum bişeyi ama neyi beklediğimi bilmiyorum, bu yüzden aslında beklediğimden de emin değilim.
+ Kafam karıştı.
- Emin ol benimki kadar karışık değildir. Bir eksiklik var, demek ki gelmesi tamamlanması gereken bir şey var. Ama ne eksikliği ne de gelmesi gerekeni biliyorum.
+ Sadece eksikliği hissediyorsun öyle mi?
- Basite indirgersek öyle denilebilir. Aslında bu his sürekli değil, sürekli bir boşluk hali yada sürekli bir istem hali değil. Zaman zaman gün yüzüne çıkan enteresan bir hissiyat.
+ E o zaman çok uzun süre beklemiyorsun aslında, zaman zaman bekliyorsun?
- Zaman zaman bekliyorum ama sanki aynı şeyi bekliyorum. Ama hiç gelmeyen ve gelmeyecek bişeyi bekliyorum gibi.
+ Gelmeyeceğini biliyorsan neden bekliyorsun?
- Belki gelir diye, ya da en azından neyin geleceğini neyi beklediğimi anlarım diye, hem sanki elimde beklemek.
+ Tamam kızma, velev ki geldi diyelim aslında hiç gelmeyecek olan, neyi beklediğini bilmiyorsun geldiğini nasıl anlayacaksın?
- Eksiklik tamamlanacak o vakit, geldiğinde merhaba diyecek değil elbette, ama hissettiğim eksiklik sona erecek. Eksiklik yoksa ihtiyaç ve dolayısıyla beklemek de yok. Sen beklemiyor musun?
+ Çok şükür beklemiyorum. Ben otobüs gelmese beş dakika sinirlenen bir adamım, gelmesi meçhul olan bişeyi beklemeye tahammül edemem. Sana hep imrenirdim ne sabırlı adam diye ama geçti, zordur beklemek.
- Alıştım yılda bir kaç hafta beklemeye. O bir kaç hafta ne zaman geliyor belli olmuyor ama geldiğinde bekliyorum bekliyorum sonra gelmiyor ve eksiklik hissi kayboluyor. Belki eksiklik hissi beklemek ihtiyacından. Yani aslında beklemeyi bekliyorum ve yeterince bekleyince beklemeye olan ihtiyacım kayboluyor ben de beklemekten vazgeçiyorum.
+ Aynı cümleyi bir daha kuramayacağına bahse girerim. Sınırsız beklemesine.
- Yokum...