12 Eylül 2017 Salı

Kara Tahta

Heyecanlanmanın fizyolojisi üzerine bir belgesel izledim ve izlediklerim beni çok heyecanlandırdı. O an kendimi denek gibi hissettim ya da bir teorinin üzerinde ispatlandığı bir kara tahta. Kendini bir denek gibi hissetmek herkese nasip olur ama kara tahta olarak hissetmek pek kimsenin aklına gelebilecek bir his değil. Evet his akla gelir. Öyle hissedebilmek için öyle olmayı düşünmüş olmak gerekir. Kara tahta ya da kafası kopmuş hamamböceği gibi hissedebilmek için kara tahta veya hamamböceği olmanın nasıl hissettirdiği üzerine düşünmüş olmak gerekir. Bilmediğiniz, en azından üzerinde düşünmediğiniz bir şey gibi hissetmeniz mümkün değildir, öyle hissettiğinizi düşünürsünüz ama aslında daha önceki hislerinizle aynıdır hissettiğiniz şey. Evet his bir şeydir.
Üzerinde bir teorinin ispatlandığı kara tahta gibi olmak güzel bir his. Ama bizim okullarımızdaki gibi tek ve düz kara tahta değil. Amerikan filmlerindeki gibi kocaman dört adet ve yukarı aşağı kayarak baya büyük alan kaplayan kara tahtalardan. Daha önemliymiş gibi olanlardan. Sorunların çözümü onların üzerinde daha kolay oluyor gibi hissettirenlerden. Sanki çözümün bir kısmı zaten tahtanın üzerinde yazılıymış gibi hissettirenlerden. Büyük olunca her şeyin daha kolay olacağını düşünmemizin sebebi çocukken küçük olmamız olsa gerek. Hiçbir bilimsel veriye dayanmayan bu teorimin tarafınızdan takdir edileceğine eminim. Büyük, yukarı aşağı hareket edebilen, üzeri beyaz tebeşir izleriyle dolu, dört parçadan oluşan, başarılı bir üniversitenin başarılı öğrencileriyle dolu sınıfının duvarında asılı bir kara tahta olmak. Birçoğumuz için dünyaya mevcut halimizden daha fazla hizmet etme şansı sunan bir seçenek.
Bir fizik sınıfının duvarındaki tahta gibi hissetmek kendimi güçlü, ünlü ve önemli hissettirdi. Tarih sınıfındaki tahta ise önemli bir lider gibi. Ekonomi sınıfında genel denge teorisi çalışılmış tahta ise imkansızlık gibi, 2,5 dolarlık banknot gibi hissettirdi.
Tek bir kara tahta bir çok şey gibi hissettirdi. Tek bir belgesel bu kadar şey hissettirdi. Evet his bir şeydir ve çok öğreticidir.



















29 Mart 2017 Çarşamba

Başarısızlık...

Kişisel gelişim eğitimlerinin işe yaradığı adamlardan olmak isterdim. Birisi bana gerçekten istersem ve her sabah kalktığımda istediğim şeyi başarmak için çalışmaya başlarsam istediğim şeyi başarabileceğimi söylesin ve ben de buna inanayım. O kadar iyi niyetli olayım ki kendimin farkında olmadığıma ikna olup aslında kendim olmayan bir benin varlığına ve üstelik aslında onun ben olduğuma inanıp bir şeyler başarmak için harekete geçeyim. Kendini tanımak için coğrafya dersine ayırdığı kadar vakit ayırmamış adamların naifliğinden istiyorum. Kendini kedin kadar tanımazsan kendini her şey zannedebilirsin ve işte o özgürlüktür. Kendini tanımanın ne işe yaradığını ancak fuzuli emek harcayıp istediğin şey elde edemediğinde aslında zaten o istediğin şeyi asla elde edemeyeceğini anladığında harcadığın emeğe yanarken anlıyorsun. Kendini tanımanın aslında pek bir işe yaramaması da bu yüzden zaten. Kendini tanıdığını zannedip kendini tanımadığını ancak ilk zannettiğin kendinin başarabileceğini düşündüğün hayali başaramadığında fark eden adamın dramı. İnsanın kendini tanıyıp tanımadığını anlaması için tanıdığı kendinin istediği bir şeyi, ki herkesin istediği en az bir şey vardır, başarmaya çalışması gerekiyor. Ve başaramadığında ya gerçekten istemediğini fark ediyor ya da kapasitesinin bunu başarmaya asla yetmeyeceğini. Neticede aslında kendini kedisi kadar tanımadığını anlıyor. Yani kendini tanımanın tek yöntemi başarısızlık. Gerçekleştirilen hayaller kapasitenizin altında mıdır sorusu sebebiyle başarı kendinizi tanımanıza yardım etmez. 
"Hey dostum sen öldüğünde seninle birlikte hangi hayaller ölecek?" insanı mısınız yoksa "ben ölsem ancak kahvede çaylar soğur" insanı mı? Her ikisi de fazla kendini beğenmiş sayılır sanki. Ölünce kahvedeki çaylar neden soğusun ya da senin kurduğun hayalin dünyada sadece senin tarafından kurulduğunu düşünmenin sebebi ne? Ölünce neye inanıyorsan inan aslında bu dünyadan gitmiş oluyorsun. İster bir firavun faresi olarak geri geleceğine inan ister bu dünyada attığın her adımın hesabını yaratıcıya vereceğine inan fark etmez. Artık bu dünyada olmayacaksın. Çok önemli bir adam da olsan önemsiz biri de sen yoksun artık. Kaldığın sürenin senin hakettiğin gibi olması bu yüzden önemli. Kendini tanıman bu yüzden kıymetli. Ve elbette başarısızlık bu yüzden hayati. Başarısızlık seni sana anlatan hayatındaki en önemli olay. Sana seninle ilgili cevaplar veren gizemli bir ayna. Hayatının direksiyonunu sola kırdığında hayatının sola mı sağa mı gideceğini anlamanı sağlayan bir kaza. Başarısız olun. Başarılı olanlar özellikle hiç başarısız olmadan başarılı olanlar aslında büyük başarısızlardır ve bunu anlayamayacak kadar salaklardır.