27 Şubat 2013 Çarşamba

Sayenizde...

Bu hayat sanki sizin için yapılmış, ilk defa birine bu kadar yakıştığını gördüm dedi satıcı, ama onun tereddütleri vardı.  Satıcı heyecanlı gözlerle bakıyordu gözlerin içine ve anlatıyordu, bakın çok eğleneceksiniz, bütün gözler sizin üzerinizde olacak bu hayatla birlikte dedi. Bu dakikadan sonra sanki sağır oldu veya büyülendi, satıcı anlatmaya devam ediyordu ama onu duyamıyordu. Herkes bana bakacak diye tekrarladı içinden ve satıcıya dönerek "kalsın almıyorum" dedi büyük bir özgüvenle. Satıcı şaşırmıştı, en ikna edici cümlelerini sıralarken muhattabının gururuna böyle bir karşılık alması onu çok şaşırtmıştı, daha önce bu dükkana girip eli boş çıkan olmamıştı, tam bir efsaneydi satıcılar arasında. Noldu diye soru neresini beğenmediniz bu hayatın? Beklemediği kadar kararlı bir cevap aldı "herkesin bana bakmasını istediğimi nereden çıkardınız?". Satıcı ilk defa böyle bir müşteriyle karşılaşıyordu, "ama herkes ilgi çekmeyi sever" dedi çaresizce. 
Kendisine verilmiş hayatı yaşamıştı yıllarca, içinde rahat olmadan, mutlu hissedemeden, değiştirmeye gücü yoktu çünkü çok sevdiği insanlar vermişti bu hayatı ona. Ama rahat değildi işte... Değiştirmek için tüm gücünü topladı ve hayatını üzerinden atmaya karar verdi. Yeni bir hayata ihtiyacı vardı ama ciddi bir sorun bekliyordu ufukta. Yeni bir hayat edinecek güç... Daha önce çok da istemeyerek üzerine aldığı daha doğrusu üzerine verilen hayat hiç de memnun etmemişti onu. Kısa zamanda kendini salmış artık içinde yaşanmaz bir hal almıştı. Dünyanın fedakarlığını yapıp aldığı hayatı daha keyfini çıkaramadan atmak zorunda kalmıştı üzerinden. Bu sefer iyi düşünecekti, boşa fedakarlık edecek gücü kalmamıştı. Mevcut hayatıyla yaşamak çok güç istiyor ama hiç enerji vermiyordu. Ve karar verildi, bu hayat değişecekti...




25 Şubat 2013 Pazartesi

Karmaşa...


Ya biri beni durdursun ya da onu… Bir duvara doğru yüksek hızla seyreden bir arabayı kullanıyorum. Duvarda bir çatlak görüyor ve direksiyonu oraya doğru kırıyorum, hani belki orası duvarın zayıf noktasıdır ve gerçekten sert bir darbeyle duvarı yıkıp arkasına geçebilirim umuduyla… Duvarın arkasından bir parlaklık yükseliyor, güneş ışığı gibi değil huzur veren bir ışık gibi… Belki ölürken göreceğimiz ya da bayıldıktan sonra ayılmaya başladığımız an gördüğümüz gibi. Sanırım gülümsüyor, çünkü ancak o gülümsediğinde böyle bir ışık yayılır gökyüzüne. Gülümsediğini bilmek mutlu ediyor ama aynı zamanda arabanın hızının artmasına sebep veriyor. Biliyorum bana doğru koşmak istiyor ve fakat duvar yolunu kesmiş, o duvar ya yıkılır ya da ben duvarın bu tarafında helak olurum. O duvar yıkılmazsa eğer o belki gülmeye devam eder ama eskisi gibi değil, mutlu olmaya devam eder ama her zamanki gibi değil…

Olmak istediğimizle olduğumuz arasında farklar var bolca. O farklar belki de bu duvarları yaratan. Olmak istediğimizi neden istediğimizi bilmek ya da ne kadar istediğimizi, işleri kolaylaştırabilirdi. Ne için nelerden vazgeçersin? Ya da kimlerden? Ne olmak istiyorsun kalan zamanında, neler yapmak, nelere inanmak ya da nasıl değişmek? Ya da ilk soru istiyor musun? İstemiyorsan hiç deneme derdim ama ne yöne değişmeyi deneyeceğini bilmiyorum. Dua etmeli insan ve daha iyi biri olmak için çabalamalı, iyi tanımı nedir sizin için bilmiyorum ama benim için salih amel işleyen ve sabrı tavsiye eden demektir.

Dağınık bir yazı oldu zira dağınık bir anıma denk geldi. Değişmek isteyenin Allah yardımcısı olsun. Zira oldukça zor ama başarılırsa çok keyifli…



12 Şubat 2013 Salı

Bilinçaltı...


Özledim yıllardır görmediğimi, nereden geldi aklıma neden geldi neden hala gitmedi ve nerede saklandı bunca zaman bilmiyorum ama geldi ve şimdilik kalıyor sanırım… Belki ve inşallah kısa bir ziyarete gelmiştir. Saklanmamıştır da gelmiştir dışarıdan, hem içeride ne ile beslenecekti ki bunca zamandır. Lanet olası bilinçaltım beslemiş olmalı ki ona bunu yapmamasını defalarca söyledim. Altına söz geçiremeyen bilince ihtiyacım yok dedim ama tamamen bilinçsiz kalmaktan da korkuyorum sanırım. Bilinçaltın besler bişeyleri biliyorum ama ben bilinçaltımı beslememek için uğraşıyorum, o beslendikçe istemediklerimi besliyor. Bilinçaltı tam bir hain, hem benim bilincimden besleniyor hem de bilincimi kaybettiren hatırlatmalar yapıyor. Sistemin kendi içinde yarattığı bir virüs bir bug sanki.
İnsanın bilinçaltında olanlardan haberi olsaydı ama onlara müdahale edemeseydi ilginç hikayeler yazılabilirdi. Bilincin beslediği altı nelere gebe görmek korkunç ve belki çok komik olabilirdi. Böyle habersiz ataklar yerine film izler gibi izleseydik bilinçlerimizi altındakileri. Böylece kendimizden nefret eder ve belki düzelme konusunda kendimizi geliştirebilirdik, şimdi sadece hazırlıksız yakaladı diyoruz…





4 Şubat 2013 Pazartesi

Sorular

Asla cevap alamayacağım sorular sormak gibi bir manyaklığım neden var? Uzun uyanıklıkların ardından gelen bilinç kayıplarını mı özlüyorsun zaman zaman, ya da uzun süre spor yapmadıktan sonra depar atıp bütün bilincinin ve metabolizmanın dengesini yitirmeyi mi? Derdinin ne olduğunu bilmeden sebepsizce üzüldüğünü düşündüğün oldu mu acaba? Birine hakettiğinden fazla değer verdiğini kesin düşünmüşsündür de acaba doğru kişi için düşündün mü bunu? Saatlerce susuz kaldıktan sonra litrelerce suya yumulup su kusana kadar su içmenin çocukluğunda istediklerini alamamış olmanla bir alakası olmadığını farkettiğinde kaç yaşındaydın? İdrar torban seni uyandıracak kadar şiştiğinde tuvalete kalkmak yerine uykunun içine edilmesine izin vermenin sebebi sadece üşengeçlik olamaz biliyorsun değil mi? En çok sorduğun soru "neden ben" farkettin mi? Sence neden sen peki hiç düşündün mü? Ya da neden sen olmayasın diye çabaladığın oldu mu? Sinirlendiğin, küfrettiğin, hırsından ağladığın ya da eline geçenleri duvarlara fırlattığın günleri düşündün mü hiç? Bir işe yaramış mı o kadar sinir seni yaşlandırmaktan başka? Şükretmeyi bilmediğini söylemiştin bir defasında, öğrenebildin mi ya da öğrenmek için bir çaba gösterdin mi? Yanından geçen arabanın yolda biriken suyu üzerine boca etmesiyle bastığın küfrü aklında tut ve hayatının içine ettiğin insanların sana öyle hitap ettiklerini düşün desem sen de bir karşılık bulabilir miyim? Mesela çocuğu soğuk sokaklarda dilenen annelere kızarken o annenin sadece kendi çocuğunun hayatını mahvettiğini oysa kötü yetiştirilmiş bir çocuğun bir sürü kötü zamanın müsebbibi olduğu geldi mi aklına, kötü yetiştirildiğini düşündüğün oldu mu? Hep hayatın anlamının ne olduğunu merak ederdin, kendinden başka bir cevap bulabildin mi? Hayatın merkezinde sen olmadığını öğrendiğinde bunu kabullenebildin mi yoksa intiharı düşündüm mü?