17 Şubat 2015 Salı

Zaten İstanbul'da kar yağıyordu.

Yaşama sevincini ceplerine doldurmuştu sokağa çıkarken. Tüm sakinliğiyle sokaklarda anlamsızca dolaşıyordu. Gidecek bir varış noktası belirlememiş olsa da ayakları alışık oldukları güzergahta devam ediyorlar o da buna hiç itiraz etmiyordu. Hava çok soğuktu, zaten İstanbul'da kar yağıyordu. İstanbul'a kar yağarken Ankara'da hava sadece kuru bir soğuktu. Kuru soğuğu sevmiyordu. Kuru soğuk doğru tabir değil diye düşündü, yavan soğuk daha güzel olurdu diye geçirdi aklından. Elleri buz gibi olmuştu ama yaşama sevincine zarar veririm korkusuyla ellerini cebine sokamıyordu. 
Kulaklıkları her zamanki gibi kulağındaydı ve aynı şarkıyı dinliyordu saatlerdir. Şarkıların bile anlamı değişiyordu yaşama sevincinin durduğu yere göre. Aynı şarkıyı dinlemekten sıkılmıyordu ve fakat aynı şeyleri yaşamaktan sıtkı sıyrılmıştı. Sıtkı sıyrılmak deyimine hep gülerdi zira Sıtkı adında Denizlili bir ingilizce öğretmeni vardı ortaokulda. Adama dair hatırladığı en net şey adamın Türkiya deyişiydi. Gülümsediğini fark etti, üstelik yaşama sevinci cebindeydi. Demek ki gülebilmek için yaşama sevincine ihtiyaç duymuyordu.Yaşama sevinci ve kendi ile ilgili öğrendiği bu yeni bilgi kendisine çok gereksiz gelmişti. Yeni ve hiç bir işe yaramayacak bir bilgi. Zaten İstanbul'da kar yağıyordu. 
Hava buz gibiydi ve bunu her saniye yeniden hissediyordu. Sokakta az sayıda insan vardı, hepsine tek tek bakıyordu ve sokakta ne işleri var acaba diye düşünüyordu. Yoksa onlarda mı diye düşünürken istemsizce ceplerini yokladı, yaşama sevinci hala oradaydı. Zaten İstanbul'da kar yağıyordu.
Okulun yanından sola döndü ana caddeye çıkmasına az kalmıştı. Orada aradığını bulacağını düşünüyordu. Yıllardır neredeyse her gün geçtiği cadde onu yanıltmazdı. Bir caddeden beklentisinin büyük olduğunu düşündü ve kendini hayal kırıklığına hazırladı. Ana caddeye ulaşmıştı, etrafına baktı. Bugüne kadar görmediği bişey görmek için dikkat kesildi. Kar başlamıştı sanırım zira kirpiklerine bir şeyler çarpıyordu. Hep uzun kirpikleri olduğunu söylerlerdi. İstediğini görememişti. Zaten ne görmek istediğini de bilmiyordu, görünce anlayacağını düşünüyordu sanırım. Zaten İstanbul'da kar yağıyordu. 
Caddenin sonuna doğru yürümeye karar verdi, kar lapa lapa yağmaya başlamıştı. İçinde hem bir hüzün hem de bir sevinç belirmiş aklına monaliza gelmiş arkasından Devlet Bahçelinin fotosunu hatırlayıp gülümsemişti. Aklın gariplikleri ve serbest çağrışım yeteneğine bir kez daha şapka çıkarmıştı. Caddenin sonundaki trafik ışıklarına yaklaştığında aradığını bulduğunu anladı, yavaşça ilerledi, usulca eğildi ve cebindeki yaşama sevincini usulca kör dilencinin ellerine bıraktı. Zaten İstanbul'da kar yağıyordu.