10 Nisan 2013 Çarşamba

Vejetaryen Serengeti Aslanı


Merhabalar, beni dinlemek isteyip istemediğinizi bilmiyorum, neticede sıkıcı bir hayatım var. Ben dünyadaki tek vejetaryen serengeti aslanıyım ve bir vejetaryen aslanın hayatı ne kadar eğlenceli olabilirse benimki de o kadar heyecanlı işte. Muhtemelen vejetaryen aslan nasıl olur diyorsunuz ama emin olun bu sorunun cevabı bende de yok. Doğduğumdan beri et yiyemedim, annem bunun bir rahatsızlık olduğunu söylerdi başta, çünkü et yiyemeyen bir aslan olsa olsa hastaydı. Daha sonra sürüden dışlanmamam için benim seçilmiş olduğum yalanını ortaya attı, albino bir zenci için kullanılan yalanın aynıydı bu ve sanırım yakınlardaki bir kasabada yaşayan insanlardan öğrenmişti annem yalan söylemeyi.  
Sürüye avlanmada yardım ediyordum evet ama sadece avı uygun yere kadar kovalayarak. Asla ısıramıyordum ki zaten çenem de diğerleri kadar kuvvetlenmemişti. Yaşıtlarım et yedikleri için benden hızlı geliştiler, ben ise zayıf bir aslan olarak hayatıma devam ettim. Belgeselciler gelmişti bir keresinde mekânımıza, sadece avlanma görüntüleri çekip gittiler, hatta aralarında benimle ilgili kıs kıs güldüklerini bile işitmiştim. Neymiş efendim benim doğam et yemekmiş, ne saçma bir aslanmışım falan. Yıllarca aslanlardan da bunları duyduğum için garipsemedim ama daha yetkin bir canlı olduğu iddiasındaki insanların farklılıklara bu kadar tahammülsüz olduğunu görmek dünyanın geleceği adına beni endişelendirdi. Bu endişeler vejetaryen olmamla alakalı sanırım zira karnımı doyurmak için avlanmak zorunda olmamak bana düşünmek için olukça fazla hatta gereksiz fazla zaman kazandırıyor.
Takdir edersiniz ki bir süre sonra sürümden yani ailemden ayrılmak zorunda kaldım zira albino bir zenci kabilesi için neyse yada Musevi olmaya karar vermiş bir nazi subayı, ben de oydum. Et yemeyen bir aslan. Karnımı doyurma sıkıntısı çekmiyorum, ağaçlardan beslenebilecek kadar çevik yerdeki otları yiyebilecek kadar kısayım. Temel sıkıntım konuşacak kimsenin olmaması. Aslında kimsenin beni anlamayacağını biliyorum ama her şeye rağmen benimle konuşmayı kabul edecek biri. Irkımın ezeli düşmanı olan bir zebra ya da antilop bile olabilir. Bir ara bir timsahla kısa bir sohbetimiz olmuştu, ta ki beni yemeye çalışana kadar. Vejetaryen olanın ben olduğumu unutmuşum.
Bu farklılık ve yalnızlıkla ortalamadan kısa bir ömür süreceğimi biliyorum. Doğama karşı çıktığım söyleniyor, eğer o benim doğam olsaydı karşı çıkamazdım kimse bundan bahsetmiyor. Ben diğerlerinin doğam zannettiği şeye karşı çıkıyor ama yaradılışımın gereğini yapıyorum. Kendimi biliyor en azından bilmeye çalışıyorum. İşte bu yüzden ortalamadan kısa da olsa, yalnız da olsa, yaşamaktan keyif alıyorum. 


2 Nisan 2013 Salı

Profesyonel Yaşamacılık


Soru sormayı bırakalı çok uzun zaman oldu. Sorduğum soruların anlamlı cevaplarını alamamak soru sormanın aslında anlamsız olduğu anlamına geliyor sanmıştım başlarda, yanlış yere sorular sorduğumu anladığımda alacağım cevapların pek bir işime yaramayacağı zamanlar gelmişti. Artık sadece yaşıyordum, profesyonel yaşayıcı olmuştum. Yaptığım işten yani yaşamaktan keyf almak yerine tamamen profesyonelce yaşamayı tercih ediyordum. Soru sormayı bırakalı bu profesyonellik işine yöneldim. Oldukça basit bir işti, sadece düzenli nefes alıp vermen ve acıktığında yemek yemen gerekiyor. Elbette yemek yiyebilmek için para kazanman, bunun için çalışman, iyi yemekler için iyi işler bulman, iyi işler için iyi okullarda okuman vs vs… Çok zor gibi geldi yazarken ama aslında belli bir düzenle oldukça kolay bir iş. Aslında yapmaman gerekenler daha zor. Keyfe keder yaşayamazsın, çok üzülüp fazla sevinemezsin, her şey profesyonelliğinin izin verdiği ölçüde olmak zorunda. Aşık olmak yerine uygun olanla hayat yaşamak tercih edilir profesyonellerce, ya da çok para kazandığın plaza işlerini bırakıp bir sahil kasabasına yerleşmeniz pek hoş görülmez ki zaten bu hareketi profesyoneller asla yapmazlar.
Profesyonellerin yaşam tarzları da farklılık gösterir, ama hepsinin temel özelliği soru sormamalarıdır. İçine doğdukları kültür profesyonellerin yaşam tarzlarını belirler ve yaşam tarzı farklılıkları profesyonel yaşamacıların kariyer hikâyelerini belirler. Ya hayattan çok zevk aldığını sanan profesyonellerden olacaklardır ya da gerçek birer profesyonel.
Bir profesyonel yaşayıcı hayata ve kendine dair sorular sormaya başladığında artık asla o eski profesyonel tavırları sergileyemez. Artık bir risk içerisindedir. Hayat onu çok üzebilir.  Profesyoneller risk almayı sevmezler ve almadıkları risklerin sonucunda sıradan hayatlarında az mutlu ve az mutsuz şekilde yaşamaya devam ederler.
İşte biz profesyonel yaşayıcıların hayatının özeti budur. Tedbirli olmak saplantısıyla, kendimizi ve hayatı tanımaktan korkmayla başlayan kariyerimiz normal birer insan olmamızla sonuçlanır…