23 Ocak 2012 Pazartesi

Sadece bir cümle

Uzun bir hikayenin ya da belki bir romanın ilk cümlesi olacaktım aslında. Ama sanırım o kadar derinlikli yada en azından hikayesi heyecanlı ve de anlamlı bir şekilde kurulamadım. Aslında beni yazanın amacı sanırım tam da buydu, anlamsız ve sıradan bir yaşamın öyküsünü anlatmak. Ama benim yani ilk cümlenin ardından yazdığı bütün cümleler bir anda anlamını yitiriyorlar. Hayır hayır egosantrik bir yaklaşım değil bu, sadece bir tespit. ardımdan gelenler benim sadeliğim sebebiyle yalnızlaşıyor ve karmaşıklaşıyor. Benim büyük yalnızlığım ardımdan gelenleri de bu yalnızlığın içinde görünmez hale getiriyor. Neden yalnızlık diye tarif ettim halimi peki. sebebi basit, önümden gelen bir cümle yok iken ardımdan gelenler ile hiç bir alakam yok. Hikayenin ilk cümlesiyim ve fakat aslında hikaye benden ben hikayeden ayrıyım. Ama yalnız yaşamayı seçmiş bir kurt ya da kartal gibi değil, bildiğiniz önünde ve arkasında hiç bir cümle olmayan bir cümle gibi. Maalesef bir aforizma gibi olmayı başaramamış, tek başına pek de bir şey ifade etmeyen bir cümleyim. Okuduğunuzda bir şeyler hep eksik kalacak, ağzınızda tamamlanmamış bir tat bırakacak bir cümle. Keşke diyorum bazen, keşke yazılmadan önce sadece zihinde başıboş dolaşırken, bir öykünün ilk cümlesi olmayı istemek yerine bir şiirin ilk dizesi olmayı dileseydim. Belki bir aşkı ya da ayrılığı tek başıma anlatabilirdim. şimdi ise bir sürü cümleye daha ihtiyacım var tamamlanmak için. Yazarın hikayeyi tamamlamasını beklemek ve hatta ummak zorundayım. Düşünsenize ya hikayeyi tamamlayamazsa, zaten çok yalnızım bir de yarım kalırsam ve kimse farkıma varmazsa. Zaten heyecanımı hikaye bitene kadar canlı tutmak bu kadar zorken bir de bu stresle başa çıkmak zorunda kalıyorum. korkuyorum zihinde beraber gezdiğimiz, farklı düşüncelere asılarak eğlendiğimiz dostlarımın bir çoğu bir kağıda yazıldılar ve fakat sonra o kağıtlar buruşturulup atıldılar. Evet biliyorum bütün o cümleler yazarın zihnine geri döndüler fakat hiç biri eskisi gibi değillerdi. şöhreti yakaladıktan sonra kimsenin yüzüne bakmadığı sabun köpüğü ünlüler gibi psikolojileri bozulmuş düzenlerini kaybetmişlerdi. Daha önce kullanılmış olmanın verdiği ikinci el hissi tekrar kullanılmalarını oldukça zorlaştırıyordu.
Aslında biliyorum evet  bir defa yazıldıktan sonra ölümsüz oluyoruz lakin ölmemek o kadar da heyecan verici bir şey değil. Sonunun ne olacağını bilmeden yaşamaktan, beni yazan gerçekten iyi bir yazar mı acaba diye düşünmekten, yazdıklarını yani beni kimse okuyacak mı diye merak etmekten sınırsız ömrümün tadını çıkarmaya vakit bulamıyorum.