8 Kasım 2012 Perşembe

Özleyebilmek...

Hindi Zahra, Nael Yaim, Jehan Barbur ve sesi güzel diğerleri. Hepsi tek bir şeyden bahsediyorlar, ayakta kalmak için birine ihtiyaçtan, o senin yanında olmadığı için üzgün olmaktan ve onun gibisini bulamamaktan.
Gidersen de güzel özetliyor Jehan, ya da aslında anlamadığım sözlerinde bile bana sanki bunu anlatıyor Hindi Zahra. Birsen Tezer var sonra. 
Neyse asıl mesele kimlerin anlattığı değil neleri anlattıkları. Ayrılık, kavuşamama, güçsüzlük ve elbette mutsuzluk. Ama illaki umut. Yaşı yirmilere ulaşmış insanların çok büyük bir kısmı birini özlüyordur ya da birine kavuşamamış ve elbette ayrılmıştır. Hele 30 lara kadar gelen biri varsa etrafınızda bir sürü hikayesi vardır tüm bunlar üzerine, bir kısmı keyifli bir kısmı hüzünlü ama illaki umutlu. Anlatırken gözleri dolabilen yada içini özlemle çekebilen birini bulursanız bırakmayın sakın zira biliyordur yaşadıklarını, farkındadır, belki yaşarken değil ama artık biliyordur kıymetini. Özlem insanı zorlayan en güçlü duygu galiba, belki nefret ve aşk ama özlem mutlaka. Özlemek, yaşınız kaç olursa olsun kaybedilmeyen bir duygu, bir daha eskisi kadar sevemeyebilirsin ya da zaten nefret edemeyen bir yaratılışın vardır ama özlemeyi kaybedemezsin. Sevdiğin kadını, aileni ne bileyim gençliğini ya da taraftarı olduğun takımın başarılı günlerini özlersin. Hep vardır özleyecek bişeyler. 
Özlemek insanın sınırlarını zorlayan bir duygu ama aynı zamanda insanın gerçekten sevdiği şeyler olduğunu gösteren en güçlü kanıt. Sevmeseydin özlemezdin, mutlu olmasaydın özlemezdin. Bir insan eğer hiç bir şey özlemiyorsa uzak durun hatta koşarak uzaklaşın, hiç özlemeden yaşanır mı? Hiç mi seni mutlu eden bir olay yaşamadın be adam.
Çok sevdiği insanları kaybeden insanlara saygım artar genelde, acıma değil sadece saygı. Abisini kaybeden arkadaşıma ya da babasını toprağın şefkatli kollarına bırakan dostuma olan saygım. Ölüm bir çok şeyin çözümü ama hayatta olduğu halde kaybetmek var bir de. İşte bunu gerçekten metanetle karşılayabilene olan saygım diğerlerinden daha fazladır. Evet aslında sevmekten bahsediyorum, severken kaybetmekten falan. Ellerin uzattığında onun saçlarına değebilecekken değemiyor ya, ya da uzatamıyorsun ya elleri işte o durumdan. 
Hava kapalı ve istediğin herşeyi dinleyebiliyorsun oturduğun yerde. Rabbim özlemeyi unutturmasın ama özlediğimiz her neyse daha iyi olanıyla karşılaştırsın. Amin...



1 yorum:

  1. Zeynep Çetinkaya10 Kasım 2012 13:38

    Hz. Havva ve Hz. Adem cennetten dünyaya ayrı yerlere gönderilmişlerdir. Belki de bu yüzden insanların dünyada hissettkikleri ilk duygulardandır: ayrılık acısı, hüzün, özlemek, pişmanlık ve umut etmek. Hz. Havva biliyordu ki kendisiyle beraber Hz. Adem'de gönderilmişti dünyaya. Farklı yerlere gönderilmiş olsalarda bir gün kavuşma umudu vardı içlerinde...

    İçimizdeki boşluk şöyle bağırır zamana: her şeyim tam olsada senden kopmuş bir parçayım gel eksiğini tamamla ve senin olana sahip çık... (erkekse şöyle: her şeyim tam olsada benden kopmuş bir parçasın, seni bularak tamamlanmalı ve sana sahip çıkmalıyım)

    Bazen tanıyıp kaybettiklerimize özlem duyarız. Bazen de tanımayı umduklarımıza... Özlemek çok insancıl bir duygu.
    Biz gönül ehliyiz. insaniyeti, hakkaniyeti olan insanları sever, sayarız...

    http://fizy.org/#s/1ahejl

    YanıtlaSil