Özledim. Yine sabah yine uyanma
ve yine aynı duygu, özledim. Öyle çok özledim ki. Neyse, nasılsa özleme devam.
Uzunca bir süre. Kaldı ki bu duyguyla bir dakika bile yeterince uzun. Sabah
sabah açlık ve idrar tarafından yeterince sıkıştırılmam yetmezmiş gibi bi de bu
var artık. Huzurlu ve mutlu uyanırdım eskiden. Kalkar şarkılar söylerdim.
Aslında hala öyleyim. Ortalamanın baya üzerinde bir mutluluğum var. İçsel bişey
sanırım. Hala kalkınca, elbette uyandıktan 10-15 dakika sonra, şarkı
söyleyebiliyorum. Keyifle gülümseyerek güne devam edebiliyorum. Ama eskiden
olmayan bişeyler var hayatımda. Ya bu duygularla yaşamayı öğrenicem ya da bu
duyguların geçmesi için çalışıcam, yıpranıcam ve yıpratıcam.
Önce elbette tuvalet, ve
dayanılmaz rahatlama. Bu aralar her işediğimde sanki göbeğim küçülüyormuş gibi
düşünüyorum, feci eğlenceli. Sanki böyle idrar kesem baya doluymuş da karnım
daha doğrusu göbeğim o sebepten şişmiş gibi düşünüyorum ve işedikçe hafifçe
karnımı içe çekiyorum. Eğlenceli gerçekten. Mutluluğumu buna borçluyum. Böyle
şeylerden keyif alabiliyorum. Neyse, tuvalet faslından sonra yine banyo, eller,
yüz yıkanıyor. Sonra neden olduğunu kabullenmek istemediğim lanet traş
zorunluluğu. Traşdan sonra tekrar yüz yıka elleri yıka sonra salak takım
elbiseleri giy. Yine geldi bak. Hani bazı insanların karşısında limon dediğinde
yüzleri buruşur ya işte aynı öyle bir durum. Dönem dönem sanki biri karşıma
geçip özlem diyor. Onların yüzü benim yüreğim buruşuyor.
Canım işe gitmek istemedi bugün.
Amirimi arayıp izin aldım. İyi adamdır, halden anlar. Canım istemiyor dedim,
idare ederiz dedi. Atladım arabaya dağlara taşlara vurdum kendimi. Kentsel
dönüşüm nedeniyle bir sürü yıkılmış evin olduğu ama hala dönüşememiş kente
doğru yol aldım. Arabadan indim ve gezmeye başladım evlerin arasında. Daha
doğrusu yıkıntıların arasında. İstemsiz bir gülümseme sirayet etti suratıma,
kaldırmaya çalıştım gülümsemeyi silmek istedim çehremden lakin gitmiyordu bir
türlü. Düşünmeye başladım nereden çıktı bu gülümseme, neticede aslında yıkık
evler insana hüzün verirdi. Ama bana gülümseme vermişti. Yerlere saçılmış ev
parçalarına, duvar döküntülerine basmamaya özen göstererek yürümeye devam
ettim. Onlara basarsam anılara basarmışım gibi hissettim bir an. Sıkıldım,
yoruldum. Yıkık bir duvar üzerine oturdum. Daha doğrusu yattım. Ayaklarımı
duvardan aşağıya sarkıttım, duvar hafif eğimliydi arkaya doğru. Keyifli bir an
daha dedim. Titreyen ayak sendromuna sahip bi adam olduğumdan olsa gerek ayaklarım
hemen sallanmaya başladı. Bazen benden bağımsız hareket ettiklerini
düşünüyorum.
Güneş ışığının gözümde yarattığı
parlaklığın da etkisiyle gökyüzü daha bir parlak ve görüşüm daha bir bulanık
hale geldi. Kafam dağınık, görüntü bulanık, sonunda görmekle hissetmek
arasındaki olmaz denen uyum gerçekleşmişti, artık hepsi bulanıktı. Yavaş yavaş
gökyüzü yüzüme yaklaşmaya başladı. Oldukça yavaş geliyor, görüntü
bulanıklaşıyor. Ya ben uçmaya başladım ya da gökyüzü artık gökte olmaktan
sıkıldı. Sıcağın ve garip görüntülerin beni yorması sebebiyle uykuya
dalmışım. Uyandığımda gökyüzü yerine dönmeye karar vermişti. Sanırım benimle iç
içe olmaktansa yerinde kalmayı tercih etmişti. Haksız sayılmazdı aslında. Hayat
ve onun kontrolündekiler hiç benimle olmak istemediler zaten. Ah hayat...
Hiç anlaşamadık seninle. Hep inatlaştık ama elbette inatlaşmakta haklı olan
sendin. Ben basit bir adam nasıl seninle başa çıkacaktım değil mi. Ama ben
bildiğin adamlardan değilim hayat. Kabul edemiyorum verdiklerinle mutlu olmayı.
Mücadele ederek mutlu olmayı daha çok seviyorum. Çünkü senin verdiklerinle
benim istediklerim farklı. Elbet bir gün sen de vazgeçeceksin ve benim
istediklerimi hak ettiğimi göreceksin. Neyse seninle hesaplaşmamızı sonraya
bırakabiliriz.
Bacaklarım uyuşmuş sürekli
duvardan aşağıya sallandığı için. Ayağa kalkmam biraz sıkıntılı oldu bu
sebepten ötürü. Yürümeye başladım tekrar, gezinmeye yıkıntılar arasında. Ancak
garip bir elektrik vardı havada. Sisli ortamların hissettirdiğini hissettiren
sissiz bir ortam. Adapte olmaya çalıştım. Boşlukta yürüyormuşum gibi geldi
sonra güldüm, boşlukta yürümek nasıl bişey acaba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder